Verimliliğin Peşinde! Uluova Süt Çiftliği Röportajı
Verimliliğin Peşinde Röportaj Serisi:
Uluova Süt Çiftliği
Uluova Süt Çiftliği İşletme Müdürü Dr. Melih Ertürk; “Çiftliklerdeki kayıt, biyogüvenlik ve otokontrol başarılı bir işletme için önemli adımlardır” diyor. Bu adımları kendi temel prensipleri ile harmanlayarak istedikleri başarıyı yakaladıklarının altını çiziyor.
Dollvet sponsorluğunda başlattığımız “Korumaya Değer Katanlar” projesi kapsamında bu sayıda, Uluova Süt Çiftliği ile röportaj gerçekleştirdik. 2012 yılında kurulan Uluova Çiftliği, 2015 yılında endüstriyel süt hayvancılığına yönelme kararıyla büyük bir dönüşüm yaşamıştır. İthalat ve gebe düve satışı gibi stratejik adımlarla çiftlik kapasitesi artırılmıştır. Çiftlik, ISO9001 kalite sistemiyle entegre edilmiştir. Uluova Süt Çiftliği, başarılı bir işletme için gereken temel prensipleri kayıt, biyogüvenlik ve otokontrol ilkeleriyle harmanlayarak, endüstriyel süt hayvancılığında öncü bir konuma gelmiştir. Uluova hakkında; sektöre, çiftlik yönetimine ve profilaksiye dair sorularımızı çiftliğin İşletme Müdürü olan Dr. Melih Ertürk’e yönelttik. Sektörel röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.
Dr. Melih Ertürk
Uluova Süt Çiftliği İşletme Müdürü
2015 yılından itibaren süreci anlatır mısınız?
2012 yılında şirket kuruldu. Ancak 2015 yılında endüstriyel süt hayvancılığına yönelme kararı alındı. Bu süreçte, katma değerli ürünler ve çiğ sütün dışında ürünler üretme fikri ortaya çıktı. Ayrıca, yardımcı üreme tekniklerini kullanarak dişi hayvan sayısını artırmak için çalışmalar yapıldı. Bununla birlikte, gebe düve satışı ve ithalatı da gündeme geldi. Amerika’dan ithalat yapılıp kaliteli genetiğe sahip hayvanlar getirildi. Ülkenin ihtiyacına yönelik bir pazar araştırması yaptık ve yüksek miktarda ithalat yapıldığını gördük. Gebe düve satış ücretlerinin iç pazardaki fiyatı, ithalat yapılan fiyata göre düşük olduğunu gördük. O dönemde yeni gündem olan genomik testleri, yaklaşık 8 eyaletten, 6-8 aylık yaşta test edilmiş hayvanları, Pensilvanya’daki kiralamış olduğumuz 2 tane karantina çiftliğine yerleştirdik. Seçtiğimiz tohumlarla orada tohumlandılar. Sonrasında hayvanları ithal olarak Türkiye’ye getirdik. İlk başta getirdiğimiz hayvanların %88’i dişi doğurdu. Bu oranı takiben dişiler, 13. aylık yaşa ulaştıklarında tohumlandılar. 1 buçuk yıl sonunda hem kapasitemiz arttı, hem de satılmak üzere gebe düvemiz oldu.
Çiftliğinizin gücel kapasitesi nedir?
Toplam 4950 baş hayvanımız var, bunların içinde 100 baş erkek sığır ve 4850 baş inek bulunmaktadır. Sağmal sığır sayısı ise
yaklaşık olarak 2000 baş civarındadır.
Uluova’nın sağlık konusu başta olmak üzere başarı anahtarı nedir?
Türkiye’ye çiftlik konusunda baktığımızda genç hayvanlardan ziyade sağmal hayvanların durumu daha iyiye gitmekte. Genelde doğan hayvanı hayatta tutmakta sorun yaşıyorlar. Biz çiftlik olarak her ikisinde de iyiyiz. 2023’ü %1,49 buzağı ölümüyle geçirmişiz. Uluova’nın başarısının temelinde kritik kontrol noktalarını belirleyerek sağlık yönetimini etkin bir şekilde yapması yatar. ISO9001 kalite sistemiyle çiftliği yönetmek, bütüncül bir yönetim anlayışıyla çalışmak ve haftalık, aylık raporlamalarla süreci takip etmek de önemli başarı unsurlarıdır.
Teknik ekipte kaç kişi çalışıyor?
Çiftliklerimizde ve laboratuvarlarımızda,toplam 3 veteriner hekim, 3 veteriner teknikeri ve 6 çalışan bulunmaktadır.
Buzağı sağlığı başarınızdaki dikkat ettikleriniz nelerdir?
Buzağı sağlığı için kritik kontrol noktaları belirlenmiş ve bu noktalara özenle dikkat edilmektedir. Örneğin, kolostrumun pastörize edilmeden verilmesi ve buzağılara ilk kolostrumun sondayla verilmesi gibi uygulamalar önem taşımaktadır.
Çiftlikte mastitis olguları hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Bu konuya şu şekilde yaklaşmak lazım, inekler endüstriyel bir hayvan. İki ürünleri var: buzağı ve süt. İki ürün de ham ürün. Buzağı yılda 1 alınan bir ürünüyken, me- me epitelleri 24 saat üretim yapan bir üretim yeridir. Yıl içerisinde sadece 60 günlük rejenerasyon döneminde meme epitelleri kendini yenilemekte. Çevresel etkenler dışında, kontagiyöz mastit etkenleri de vardır. Çevresel etkenler yönünden, barındığı ortam ve barınma koşulları yönünden çok büyük ihmaller ya da bakımsızlık olmadıkça hayvanı mastitise sürüklemeyecektir. Ancak süt üretiminde aracı olan sağım- hanelerin bakımında ülkece eksiğiz.
Sağımhaneler başından itibaren iyi kurgulanmış olmalı. Sağım makinesi başlıklarındaki pulzasyon ve vakum, bakılan ırka göre farklı olmalıdır. Bizim ilk çiftliğimiz bu yönden eksik. İkinci çiftliğimizi robotik olarak kurmamızdaki amaç buydu. 14 adet robot var. Hayvanlar kendi isteğiyle sağıma geliyor. Sağım öncesi prosedürler her “hayvana aynı titizlikte uygulanmış oluyor. Ancak diğer çiftliğimiz insan gücüne bağ- lı olduğundan her an, her hayvan aynı düzeyde temizlenip sağıma hazırlanamaya- biliyor. Bu çiftliğimiz de bize bir deneyim kazandırmış oluyor. İki çiftlik arası mastitis insidanslarına baktığımızda da robotik olanda çok daha düşük.
Bilinçli antibiyotik kullanımı hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Geçen yıl içerisinde antibiyotik kulla- nımını sınırlandırdık. Kendimize bazı kriterler belirledik. Bu kriterler çerçevesinde hayvanın durumuna göre gerekiyorsa antibiyotik kullanıyoruz. Örneğin, klinik mastitis olgusunda antibiyotiğe ne zaman başlanmalı? Bazen hemen başlanmalı, bazen ise kullanmaya gerek duyulmuyor. Laboratuvara her mastit bulgusu olan numune gidiyor. Çoğu zaman ise antibiyogram testi olmadan antibiyotik kullanımına başlamamız gerekiyor. Septik bir olguda, 2 günlük bekleme süresine tabii olmamak için hemen antibiyotik kullanımına başlıyoruz.
Uluova dönemsel salgın hastalıklarla uğraştı mı, nasıl mücadele etti?
Uluova, salgın hastalıklarla doğrudan karşılaşmamış ancak epidemiyolojik ola- rak bazı zorluklar yaşamıştır. Özellikle di- are ve pnömoni gibi hastalıkların kontrol altına alınması için aşı uygulamaları ve programlı sağlık yönetimi önem taşımıştır.
Bir aşının sizin aşı uygulama protokolünüze girebilmesi için gerektirdiği kriterler nedir?
Bir dönem yurtdışında çalışırken cid- di bir Lumpy Skin Disease salgını yaşadık. Çiçek aşısına karşın aşı aradık ve GMP ile o zaman karşılaştık. Güney Afrika’dan bulduk ve ithalatı için izin aldık. Hızlıca çiftliklere dağıtılmıştı. Bir de GMP olmayan aşıyı da kullandık. Kullandığımız halde sürünün 3’te 1’i hasta olmuştu. Hekimlik yorumuma göre, GMP’de üretim basamakları iyi kurgulanmış ve aşı teknolojisi iyi anlatılmıştı; diğerinde ise flakon ve üstünde Kiril alfabesiyle yazı vardı ve tam anlatımı ya da izlenebilirliği yoktu. Türkiye’ye “geldiğimde, daha önceden kullandığım çoğu aşının Türkiye’ye ithal edilemediğini gördüm. Sonrasında da burada da GMP aşılar görmeye başladık. Teknik anlamda, aşıyı üretenlerin immünolojik olarak etkinliğini bana göstermesi gerekiyor. Aşılamalarını yapsak da şaptan korunmak adına çiftliğimizde dönemsel olarak hayvanlardan serum alıp enstitüye gönderiyoruz.
İşletme içerisinde hangi hastalığın gerçekleşme ihtimali sizi korkutur?
Highly Patojenik Avian Influenza diyebilirim. Çiftlikler için önemli bir tehdittir ve yayılması önlenemezse ciddi sonuçlar doğurabilir. Tek engel olamadığımız kısım gökyüzü. Kuşlar ve vahşi yaşam aracılığıyla influenza etkeni yayılabilmekte. Eğer çiftliğiniz, bizimki gibi kuşların göç yolu üzerindeyse hastalık etkenlerinin yayılmaması gibi bir durum söz konusu değil.
Son olarak başarılı bir işletme için gerekenleri 3 anahtar kelimeyle tanımlar mısınız?
Kayıt, biyogüvenlik ve otokontrol.
Röportaj: